her şey ne kadar çok ve bir o kadar az, sanırım bir kaç şey söylemek ve sonrasında en iyi bildiğin şeyi, geriye çekilip izlemeye koyulma vakti gelmiş de geçiyor, yoksa konuşmanın, dinlemek olduğunu unutup sadece söylemek olmasından öteye gidemeyeceğim o eski zamanlara döneceğim. bana vaktiyle insan nasıl olur da bu yaşına kadar hiç sandığa gitmeden durabilir diyenlere her zaman söylediğim, varolanlar, var kalmaya çalışanların haklarına adil kalamazlar olmuştu, şimdi şikayet ettiğim, rahatsızlığımı ayan beyan ettiğim şey bundan beri değil, ama bu yaşanılan süreç başka bir şeyi daha gösterdi , ne olup ne olamayacağını, velhasıl kelam, yere düşenin kim olduğuna bakmadan onu kaldırmaya çalışmanın, onu yere düşürenden daha da vicdanlı olduğu gerçeği hala daha güzel, o yüzden kimseye ne özür borcum ne de kimseden bir teşekkür beklemem söz konusu, onun, neden düştüğü, niçin düşürüldüğü ile sonradan alakadar olmak üzere, onun kim olduğuna ya da ne olduğuna bakmadan, acısıyla hemhal olma, onu kendi yerine koyma umarım hep benimle kalır, varsın benim için bu öyle kalsın, yoksa eskiden olduğun hali hatırlaması insanın acısından başka bir şey değil, yoksa Musa'ya olan,

hani "yolda yürürken İsrail oğullarından bir adam ile Firavun hanedanından olan Kıpti bir adam, birbiriyle kavga edip birbirlerine vuruyorken gördüğü ve Kıpti adamın, İsrail oğullarına mensup adamın hakkını yemişliği. Bunun üzerine Musa yolda giderken, İsrail oğullarına mensup adam, bu Kıpti'nin haksızlığından kurtarması için Musa'dan yardım isteyince, Musa, asıl itibariyle kendi kavminden olan bu adamı Kıpti'nin haksızlığından kurtarmak ve eziyeti ondan uzaklaştırmak istemesi. Bunun için de Kıpti adama doğru yönelip onun çenesine bir yumruk vurup, Kıpti adamı, ölü olarak yere yıkıp hareketsiz bırakması."

Sen, birilerine göre değilim desen de hep ve her Musa, Kıpti ne de İsrail olabilirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder